Hayat, cümlelerim arasında en çok kullandığım kelime olmuş. Bu bir oyun olmalı. Soru ve
cevap oyunu.. Sorular, cevapsız olarak geri dönen boş bir duvar, daima boş kalıyor. Aşılması zor olan geçmiş
ve asmaya niyetli olduğum anılar yıkımın eşiğinden kurtulamıyor. Bir kazazedenin
betonarmenin altına kalan bedenini kurtarmasından farksız bir acı bu. Anlamsızlık boş boş suratıma bakıyor. Ah bir
anlatabilsem bu şehirdeki boşluğun nedenini. Kaçıyorum bu söylemden. Sonra yolculuğa
uğurladım kendimi, kimse yoktu benden başka.
Geri dönmeye niyetli olup olmadığım konusunda kararsızdım, gittim. Oysa geri
dönebilmeyi ne çok isterdim, kendime
söylemekten korktuğum gerçeklerden sustum hep. Geri dönemedim. Çünkülerim vardı
bavulda, tıka basa. Kaldıramadım bu yorgunluğu, ağır geldi düşlerim. Çabaladığım, savaşlar verdiğim günler geldi bir film şeridi edasıyla geçti gitti gözlerimin önünden. Çabalarım bir hiç uğruna martılara yem olmuşken daha fazla çırpınmam neden diye sordum kendi kendime. Kendi çapımda felsefik cevapsızlar kümesi oluşturmaya ne de hevesliydim! Sonu var mıydı bu gecelerin de? En çok gecelere ve sorularıma tutuldum, tutuklu kalmışlığıma içten yana yana.. Bir mahkumun hapishanesini sevmesi gibi durum bu. Farklı bir hayatın olmayışına inandırılmaktan ne farkı vardı ki? İnandım ve bu hapishaneyi çok sevdim, bir daha ayrılamadım.
bavulda, tıka basa. Kaldıramadım bu yorgunluğu, ağır geldi düşlerim. Çabaladığım, savaşlar verdiğim günler geldi bir film şeridi edasıyla geçti gitti gözlerimin önünden. Çabalarım bir hiç uğruna martılara yem olmuşken daha fazla çırpınmam neden diye sordum kendi kendime. Kendi çapımda felsefik cevapsızlar kümesi oluşturmaya ne de hevesliydim! Sonu var mıydı bu gecelerin de? En çok gecelere ve sorularıma tutuldum, tutuklu kalmışlığıma içten yana yana.. Bir mahkumun hapishanesini sevmesi gibi durum bu. Farklı bir hayatın olmayışına inandırılmaktan ne farkı vardı ki? İnandım ve bu hapishaneyi çok sevdim, bir daha ayrılamadım.
Tutulmamış sözler biriktirdim kumbaramda. Çocukken öğrenmiştim
bir şeyleri biriktirmeyi, çoğaltmayı… Onca zaman biriktirdiğim bu dünya yükünü
neden göğsümde taşıdığımı sormadım. Soramazdım. Bir sebebi olmalı deyip
inzivaya çekildim. Yaralarımı sarmayı öğrendim bu vakitte. Yalnızlığımın ne
kadar değerli olduğunu, hiçbir dünya zenginliğiyle değiştirilemeyeceğini
öğrendim. Yağmurlar sardı dört bir yanımı ve verdiği huzurla sessizliğimin
raksını izledim. Çoştum, sular seller gibi aktım . Dur durak bilmeden haksız
kalışlarımdan nefret ediyordum ve yağmura eşlik ettim. Gürledim, çağıldadım.. Şimşekler
düştü göğsüme, bir bir. Yenilirim, zamanla yok olurum sandım ama yenilmedim. Daha
güçlü olacağımı nereden bilebilirdim!
Göçebe~
Hepimizi böyle kandırdılar demek... Güçlüyüz de ne oluyor anlamıyorum ki İnci. Çok güçlüyüz güçten öleceğiz neredeyse, her acıya her yıkıma dayanıklıyız dayandık ee sonra? Böyle yalnızız ve çoğu zaman da hayallerimizin arkasından anlamsızca bakıyoruz... Bence sen hep mutlu sonla bitsin istiyorsun bense tam tersi günden güne somurtkan şirine dönüyorum:) Bu kadar gerçekçi olmasam daha mı iyi olur ne.
YanıtlaSilİki arada bir derede kalıyorum. Kendimi güçlü hissetmek için direktifler veriyorum. Yoksa daha vahim bir hale doğru yol alacak bu keşmekeş hayat. Zamanla oynamayı öğreniyorsun. Gerçekçilik ile oyun arasında ince çizgide gidip geliyorum .. Yoksa ne yaparım, bilemiyorum..
YanıtlaSilBence bu çok samimi bir itiraf çünkü ben de o haldeyim. Güçlüymüşüz gibi yapıyoruz yoksa işler tümden sarpasaracak. O zaman güçlüymüşüz gibi yapmaya devam. Ben de oynamayı öğrenmek istiyorum. Bazen öğrendim zannediyorum ama sonra içimdeki ben gerçek olanı yani, hortluyor ve o ana dek iyi bir şeyler olmuşsa hepsini toz duman ediyor. Sonumuz hayır ola...
SilHayat cok zor zevkle okudum canim
YanıtlaSil