Beste |
Yeni bir beste için bir aydan beri canla başla çalışıyordu.
Fakat bir türlü istediği gibi bir ezgiyi notalarına dökemiyordu. Stüdyodan çıktığı zamanlarda bile bu
arayış ateşi sönmüyordu. Bu ezgi muhakkak en kısa zamanda notaların
birleşimiyle oluşmalıydı. Sokakta dolaştığı bir gün, hiç unutmuyordu. Bir
dilencinin söylemekte olduğu şarkıda bu kayıp notayı aramıştı. Son anda
silkinip bu saçma fikirden alıkoydu düşüncelerini. Ne piyano yardım ediyordu ne
de gitar… Daha doğrusu hiç bir enstrüman yardımdan yana değil gibiydi. Renkler
de aradı, kelebeklerin narin kanatlarında aradı,başka şehirlerde aradı bu eksik
notayı. Bir türlü bu eksik notaya sahip olamadı. Şarabın kırmızılığıyla yıkadı
tüm dünyasını. Ayık olduğu bir güne rastlamak neredeyse imkansız hale gelmişti.
Yine bu içme faslı esnasında;yanına genç bir bayan yanaştı.“Size eşlik etmemde
bir sorun var mı?” dedi kumral saçları omuzlarında olan, beyaz tenli,uzun
boylu,hafif çakırkeyf olduğu belli olan, kuğu edasıyla ortalıkla salınmakta
olan genç güzel bayan. Sezen Aksu'nun arka fonu dolduran Keskin bıçak şarkısı
ortalıkta namelerini duyurmaya başladığı anda , genç adam başını hafifçe
kaldırdı. Oturmakta olduğu masanın hemen yanında durmakta olan bayana dikkatsiz
bakışlarla bir süre baktıktan sonra..
“Otur” diyebildi genç adam.
Bu davet üzerine genç kadın yüzünde memnuniyetini göstermek
istercesine bir gülümsemenin ardından boş bir sandalyeye oturdu. Çantasından
bir sigara çıkardı. Kendisi kadar zarif görünmekte olan sigarayı dudaklarına
götürdü genç kadın. Alkolün damarlarında kırmızı ışıkta durmamacasına
ilerlemesine rağmen bu hareketi gören genç adam,bir kaç başarısız deneme
ardından cebindeki kırmızı çakmağı çıkarabildi. Alkolün etkisinden titremekte
olan kontrolsüz elleriyle çakmağı yaktı ve bayanın dudakları arasında durmakta
olan sigarayı yakmak için yeltendi.
“Çok kibarsınız. Ya da centilmen gibi görünmekten
hoşlanıyorsunuz. Teşekkür ederim”dedi ve adamın elindeki çakmağı tek hamleyle
aldı. “Ben sigara içmem. 25 yıllık hayatım boyunca bu hataya düşmedim.”eline
aldığı sigaraya baktıktan sonra “bir sigaram vardır. Ne zaman içmek gibi bir
niyetle elime almış olsam birileri küle dönüşmesi için bir kibrit yakar. “ dedi
yüzünde genç adamın anlamadığı bir ifadeyle.
Genç adam bu söylenenlere anlam verebilmek için mahmur
gözlerini her defasında kırpıştırıp durdu. Tek anladığı kadının sigara
kullanmıyor oluşuydu. Öyleyse o elinde bulunan sigaranın anlamı neydi?
“Size bir kahve ikram etmemde bir sorun yoktur umarım. Masanıza
davet etme onurunu verdiğiniz için,bende size bir fincan kahve içmeyi teklif
ediyorum. Ne dersiniz?”
Cevap veremeyecek durumda olan adam kabul ettiğini ifade
eden bir kaç ses çıkardı. Kadının tek hareketiyle bir fincan kahve geldi.
“Siz kahvenizi nasıl içeceğinizi ifade etmediniz ama ben her
şeyin orta kararda olmasını seven insanlardanım. Bu yüzden orta şekerli bol
köpüklü bir kahve söyledim sizin için. İnşallah sizde benim gibi
düşünüyorsunuzdur.”
Genç adam kendine geldiğini cümleleriyle dile getirmek
istedi. Bir yudum kahve molasından sonra..
“ Kahve için teşekkür ederim. Evet sanırım bende sizinle
aynı fikri paylaşıyorum. Orta karar daima tadında olan bir karadır. Ortanca
çocuk,orta sıradaki bilet,orta şekerli kahve ve hatta orta oyunu bile diyebilirim.”dedi
genç adam yüzünde hafif bir tebessümle.
Adam önüne gelen kahveden her nefes alışında bir yudum aldı.
Her yudumda biraz daha kendisine geldi. Alkol kahveyle girdiği turnuvada mağlup
olmuştu. Etkisi yavaş yavaş yok oluyordu. Kahve bu savaşta galip olan taraf
olduğu için gururla adamın vücudunda dolaşmaya çıkmıştı bile.
“Gördüğüm kadarıyla biraz kendinize geldiniz. Bu kadar çok
içmenizin sebebi nedir açıkçası merak ettim. Bir yabancı olarak çok soru
soruyor olmalıyım. Eğer böyle düşünmekteyseniz size hak veririm. Genelde
kimseye böyle yaklaşıp,konuşmak istemem. Lakin , kadehi her dudağınıza
değdirmeniz esnasında gözlerinizdeki , derinliğe gömülmüş hüznü gördüm. “
İçinde bin bir soru yağmuru durmaksızın adamı ıslatıyordu.
Kimdi bu kadın? Neden şuan onun yanındaydı ve hüznü onu neden ilgilendiriyordu?
Kahvesindeki son yudumu da içtikten sonra rahatlığını göstermek ister gibi
sandalyeye iyice yaslandı. Ellerini masanın üstünde birbirine kenetledi.
“ Demek insanların gözlerindeki hüzünleri okumak gibi bir
yeteneğiniz var. Bu ne büyük bir Allah vergisidir! Dedi genç adam. Kadını
küçümseyen bir bakış atmaktan da geri durmadı. Kadın bu bakıştaki ifadenin ne
anlama geldiğini biliyor olmasına rağmen yüzüne bir gülümseme çizmeyi ihmal
etmedi.
“Eh evet öyle de diyebiliriz aslında. Bu arada isminizi
öğrenmem de bir sakınca var mı?Konuştuğum kişinin ismini bilmek isterim”dedi
genç adama bakışları sabitleşen kadın.
Aman Allah’ım bir de bu kadınla uğraşamam dedi genç adam
içinden. Belki ismimi söylersem kurtulurum. Aslında o kadar da can sıkıcı bir
yanı yok ama eşime ihanet ediyor gibi hissediyorum kendimi. Neden kahveyi kabul
etmiştim ki? Ama kabul etmemekte kabalık olurdu. Ne yapacağımı bilemez bir
durumdayım. Yüzük parmağında bulunan ve 2 yıldır da orada bulunmakta olan
alyansa baktı genç adam. Bakışlarını alyanstan ayırmadan;
“Adım Erdinç hanımefendi.”
“Erdinç bey tanıştığıma memnun oldum. Ve korkmanıza gerek
yok. Sizi ayartmak gibi bir niyetim yok. Bu masaya yanaşırken gözlerinizdeki
hüznü gördüğüm gibi yüzük parmağınızdaki alyanstan gelen parıltıdan... Ve
anladığım kadarıyla yeni evlenmişsiniz.”
Bu sözler ansızın karşı taraftan gelince. Pek anlam
veremedi.
“Bunu nasıl anladınız ki? Sanırım bu konuda da bazı Allah
vergisi özellikleriniz varmış”
“Yoo. Tam aksine böyle bir özelliğim bulunmamakta.
Parmağınızdaki alyans yeterince bunun açıklamasını yapıyor zaten. Rengi çok
canlı ve ışıl ışıl parlamakta. Bu da sizin yeni evlendiğiniz anlamına gelmez
mi?”
“ haklısınız aslında. Böylesi bir tahminde bulunmak için bu
küçük kıstasların işe yaracağını hiç aklıma getirmemiştim doğrusu.”
“Evet Erdinç Bey,şimdi söyleyin bakalım neden
buradasınız?”Erdinç kısa bir tereddütten sonra..
“ Uzun zamandır içimdeki kayıp bir parçayı arıyorum. Bir
türlü bulmak nasip olmadı. Ve bu arayıştan da bir türlü vazgeçmedim. Ancak bir
arpa boyu bile yol alamadım. Ve bu da benim sonumu buraya kadar getirdi. O
yüzden içmeye başladım. Arayışıma devam ederken bulamayınca kendimi buralarda
bulmama sebep olan kaybımı öğrenseniz belkide gülüp geçeceksiniz. Ancak bu
benim için paha biçilemez değerdeki bir hazineyle eş değerde.”
“Yanılıyorsunuz. Aradığınıza asla gülmem. Bir insan boş
arayışlar içine girmez. Arkasında muhakkak geçerli bir sebebi vardır.”
“Fakat henüz size ne aradığımı bile söylememişken böyle
düşünmeniz doğal olabilir. Daha sonrası böyle düşünmeyeceksiniz.”
“İçinizdeki kayıp notayı arıyorsunuz.”
Erdinç,kadının ermiş olabilme düşüncesine iyice inanmaya
başladı. Ürkek bir tavırla;
“ Bunu nasıl bilebildiğinizi bilmiyorum. Fakat bu gerçekten
doğru. İnanması çok zor ama bu doğru. Bunu nasıl yapabiliyorsunuz. Yani ben
söylemeden bunu nasıl bilebildiğinizi merak ediyorum açıkçası.”
“Nasıl bildiğimin pek önemi yok aslında. Bazı şeyler
görüldüğü kadar zor değildir. Ya da sandığınız gibi görülmez değildir. Su
yüzünde olan bir şeyi kimi zaman yanılsamayla suyun dibinde görünümü kazanır.
Fakat yakından ve pür dikkatle görmek için çabalarsanız aslında dipte görünenin
suyun yüzünde ve elinize alabileceğiniz bir yakınlıkta olduğunu göreceksiniz.
Ben sadece suyun dibinde görünen yanılsamaya aldırmıyorum hepsi o.
” Hayat felsefeniz gerçekten kuvvetli temellere dayanıyor.
Sizce benim aramakta olduğum suyun yanılsamasında mı yoksa gerçekten dibinde
mi?”
“Bunu ben bilemem. Bu göreceli bir şeydir. Mesela daha az
önce ben sizin için bir yabancıydım. Fakat şu dakikalar içerisinde uzun
zamandır konuşan iki dost gibiyiz. Bana gerçekten inanacak mısınız?”
“Bir notayı aradığımı bildiğinize göre neden size
inanmayayım ki?”
“Pekala öyleyse. Aradığınız çok uzaklarda değil. Çok
yakınınızda lakin; yanılsamaya o kadar odaklanmışsınız ki bu gerçeği
göremiyorsunuz bile.”
“Yakınımda olan şeyi neden uzaklarda arıyorum o zaman. Nasıl
bulacağım onu. Nasıl?”
Erdinç, kadının varlığından bi haber kendi derdine düşmüştü
tekrardan. Nereden nasıl bulacağım da tamamlayacağım diye derin sorgulamalara
çekmişti kendisini.
“ O eksiklik ailenize. Eğer o eksiklik tamamlanırsa bilin ki
aradığınız notayı da bulacaksınız.”
Bu konuşmalar zamanın çarkında bir bir dönerken,acı bir
telefon bu konuşmayı bir bıçak edasıyla kesti. Çalan telefon Erdinç’e aitti.
Ekranda karım ibaresini görünce neye uğradığını şaşırdı. Genç bayana baktı. Ve
bir kez daha telefona bakışlarını kaydırdı. Kadınların gerçekten de 6. Hissi
kuvvetli miydi? Nasıl anlamıştı bir başka bayanla konuştuğunu.Hayır canım
nereden bilebilir ki! Belki bir şeye ihtiyaç vardı bu yüzden aramıştı. Ama saat
gecenin yarısını da geçmiş sabahı buluyordu. Bu saatte ne isteyebilirdi ki?
Elinde hala çalıyor olan telefona bir süre daha baktıktan sonra açtı.
“Efendim aşkım.”
“Merhaba beyefendi. Sanırım Elif Hanım’ın eşi olmalısınız.
Telefonda öyle kayıtlısınız. Eşinizin doğum sancıları tuttuğu için acilen
gerekli tedbirlerin alınması için hastanemize getirildi. Acilen gelmeniz
gerekmektedir. “
Bunun üzerine şok geçiren bir ifadeyle telefonunu kapatıp
kadına öylece bakar Erdinç. İçi içine sığmaz aslında ama bir yerden de
karısının yanında olamamaktan dolayı çok kızmaktadır kendisine.
“Neden öyle durmaktasınız?. Bu değerli,önemli ve bir o kadar
da zor olan bu günde eşinizin yanında olmanız gerekmez mi?”
“Nasıl? Bunu nereden anladınız lütfen!”
“Ah yapmayın ama Erdinç bey. Telefonun sesini duymayan
kalmadı. Dediğim gibi sudaki yanılsamadan artık gözlerinizi ayırın. Gerçeklere
bakın ki önünüzde yeni bir gelecek açılsın.”
Genç adam hastaneye gider. Eşinin kucağındaki kundaktaki
hareketlenmeyi görünce kapının eşiğinde öylece kalakalır.
Mutluluk,sevinç,şaşkınlık hepsi birleşmiştir. Duygular seli gözlerinden bir
inci misali yağmaktadır. Kadın,eşini kapının eşiğinde duraksadığını
görünce;hangi duygular içinde olduğunu anlamıştır.
“Babası kızını sevmeyecek mi?”Elif ,eşini yanı başına çekmek
için bundan başka söyleyecek söz bulamamıştır.
“Ben ben benim bir kızım mı oooldu şimdi?”
“Ah evet öyle kızın oldu ama bu kapının eşiğinde nöbet
tutmanı gerektirmez ki aşkım. Kızımız daha küçük merak etme en az 20 senesi var
o kapı eşiğinden birisinin gelmesi için”
Elif bu sözlerin ardından gülümsemeyle karşılık verdi eşine
ve gelmesini söyledi. Erdinç bu daveti geri çevirmedi , eşinin ve bir kaç
saatlik kızının yanı başına geldi. Gözleri yumuk yumuktu,elleriyse hayatı
çoktan avuçlarımın içine aldım bırakmayacağım dercesine mini bir yumruk
halindeydi. Pembe kundağa sarmışlardı küçük kar beyazı bedenini. O esnada ismi
bile olmayan küçük bebekten bir mırıltı çıktı. Genç adam bu sesi mi notasında
ki dokunuşlara benzetti. Aynı mırıltı bir kaç kez daha çıktı. Ve adam kararını
vermişti. Onca uğraşın getirisi bir hiçken, yeni doğmuş hayattaydı tüm
kayıpların varlığı.
“Erdinç artık kızımıza bir isim bulmamız gerek. Yoksa onu
bir ömür boyu isimsiz mi çağıracağız. Erdinç sana diyorum. Erdinç! Sen beni
duymuyor musun Allah aşkına?”
Transa geçmiş gibiydi Erdinç. Kayıp notayı bulmuş artık
bestesi tüm ihtişamıyla son bulabilirdi.
“Efendim aşkım duymadım. Ne söylemiştin az önce?”
“Erdinç, kızımıza bir isim bulalım diyorum. Aklından geçen
bir isim var mı? Kızın olunca bir an suskunluğa ve derin düşüncelere gömüldün.
Sorun ne?”
“Beste.. Bestee.. Elif’im kızımızın ismi Beste olacak. O da
babası gibi besteler,sözler yazacak. Aradığım kayıp notam Beste’m benim
kızım..”diyerek uyuyan bebeğe sarıldı genç adam. Mutluluk gözlerinden
okunuyordu. Baba olmanın mutluluğu ve kayıp notasına kavuşmanın verdiği
sevinç..
Göçebe
Ben de kadının neden öyle bir anda gelip adama dair her konuya dahil olduğunu anlamadım şaşırtıcı buldum; ama içmediği sigarayı kül etmelerine izin vermemesi detayı çok güzel...
YanıtlaSilO günlerde nasıl bir düşünceyle yazmışım ben bile anlamıyorum.Hayatımızı mahvetmelerine biz izin veriyoruz aslında. Belki biraz daha temkinli olsak hayatımız bu denli sorunlarla örülü olmayacaktı.
SilArkadaşımın sayfası güncellemeden dolayı kapalıydı. Ulaşınca kendi sayfamda yayımlamak daha doğru olur diye düşündüm. Benim elimden çıkmış ama elimde olmayan nice yazı var acaba?
Ben mi görmüyorum gözden kaçırıyorum yoksa bu kız yazmıyor mu diye merak ettim, yazmıyormuş bu kız:)
YanıtlaSilİki blog için de yazmayı bir süreliğine bırakmak zorunda kaldım. Bilgisayarım arızalı ve telefondan zor oluyor. Bazı gelişmelerden ötürü de aksayacak gibi :)
Sil