yukarı çıkalım mı?

30 Aralık 2014 Salı

Kayıp Nota ~ Beste

Beste



Yeni bir beste için bir aydan beri canla başla çalışıyordu. Fakat bir türlü istediği gibi bir ezgiyi notalarına dökemiyordu. Stüdyodan çıktığı zamanlarda bile bu arayış ateşi sönmüyordu. Bu ezgi muhakkak en kısa zamanda notaların birleşimiyle oluşmalıydı. Sokakta dolaştığı bir gün, hiç unutmuyordu. Bir dilencinin söylemekte olduğu şarkıda bu kayıp notayı aramıştı. Son anda silkinip bu saçma fikirden alıkoydu düşüncelerini. Ne piyano yardım ediyordu ne de gitar… Daha doğrusu hiç bir enstrüman yardımdan yana değil gibiydi. Renkler de aradı, kelebeklerin narin kanatlarında aradı,başka şehirlerde aradı bu eksik notayı. Bir türlü bu eksik notaya sahip olamadı. Şarabın kırmızılığıyla yıkadı tüm dünyasını. Ayık olduğu bir güne rastlamak neredeyse imkansız hale gelmişti. Yine bu içme faslı esnasında;yanına genç bir bayan yanaştı.“Size eşlik etmemde bir sorun var mı?” dedi kumral saçları omuzlarında olan, beyaz tenli,uzun boylu,hafif çakırkeyf olduğu belli olan, kuğu edasıyla ortalıkla salınmakta olan genç güzel bayan. Sezen Aksu'nun arka fonu dolduran Keskin bıçak şarkısı ortalıkta namelerini duyurmaya başladığı anda , genç adam başını hafifçe kaldırdı. Oturmakta olduğu masanın hemen yanında durmakta olan bayana dikkatsiz bakışlarla bir süre baktıktan sonra..


“Otur” diyebildi genç adam.
Bu davet üzerine genç kadın yüzünde memnuniyetini göstermek istercesine bir gülümsemenin ardından boş bir sandalyeye oturdu. Çantasından bir sigara çıkardı. Kendisi kadar zarif görünmekte olan sigarayı dudaklarına götürdü genç kadın. Alkolün damarlarında kırmızı ışıkta durmamacasına ilerlemesine rağmen bu hareketi gören genç adam,bir kaç başarısız deneme ardından cebindeki kırmızı çakmağı çıkarabildi. Alkolün etkisinden titremekte olan kontrolsüz elleriyle çakmağı yaktı ve bayanın dudakları arasında durmakta olan sigarayı yakmak için yeltendi.

“Çok kibarsınız. Ya da centilmen gibi görünmekten hoşlanıyorsunuz. Teşekkür ederim”dedi ve adamın elindeki çakmağı tek hamleyle aldı. “Ben sigara içmem. 25 yıllık hayatım boyunca bu hataya düşmedim.”eline aldığı sigaraya baktıktan sonra “bir sigaram vardır. Ne zaman içmek gibi bir niyetle elime almış olsam birileri küle dönüşmesi için bir kibrit yakar. “ dedi yüzünde genç adamın anlamadığı bir ifadeyle.

Genç adam bu söylenenlere anlam verebilmek için mahmur gözlerini her defasında kırpıştırıp durdu. Tek anladığı kadının sigara kullanmıyor oluşuydu. Öyleyse o elinde bulunan sigaranın anlamı neydi?

“Size bir kahve ikram etmemde bir sorun yoktur umarım. Masanıza davet etme onurunu verdiğiniz için,bende size bir fincan kahve içmeyi teklif ediyorum. Ne dersiniz?”

Cevap veremeyecek durumda olan adam kabul ettiğini ifade eden bir kaç ses çıkardı. Kadının tek hareketiyle bir fincan kahve geldi.

“Siz kahvenizi nasıl içeceğinizi ifade etmediniz ama ben her şeyin orta kararda olmasını seven insanlardanım. Bu yüzden orta şekerli bol köpüklü bir kahve söyledim sizin için. İnşallah sizde benim gibi düşünüyorsunuzdur.”

Genç adam kendine geldiğini cümleleriyle dile getirmek istedi. Bir yudum kahve molasından sonra..

“ Kahve için teşekkür ederim. Evet sanırım bende sizinle aynı fikri paylaşıyorum. Orta karar daima tadında olan bir karadır. Ortanca çocuk,orta sıradaki bilet,orta şekerli kahve ve hatta orta oyunu bile diyebilirim.”dedi genç adam yüzünde hafif bir tebessümle.

Adam önüne gelen kahveden her nefes alışında bir yudum aldı. Her yudumda biraz daha kendisine geldi. Alkol kahveyle girdiği turnuvada mağlup olmuştu. Etkisi yavaş yavaş yok oluyordu. Kahve bu savaşta galip olan taraf olduğu için gururla adamın vücudunda dolaşmaya çıkmıştı bile.

“Gördüğüm kadarıyla biraz kendinize geldiniz. Bu kadar çok içmenizin sebebi nedir açıkçası merak ettim. Bir yabancı olarak çok soru soruyor olmalıyım. Eğer böyle düşünmekteyseniz size hak veririm. Genelde kimseye böyle yaklaşıp,konuşmak istemem. Lakin , kadehi her dudağınıza değdirmeniz esnasında gözlerinizdeki , derinliğe gömülmüş hüznü gördüm. “
İçinde bin bir soru yağmuru durmaksızın adamı ıslatıyordu. Kimdi bu kadın? Neden şuan onun yanındaydı ve hüznü onu neden ilgilendiriyordu? Kahvesindeki son yudumu da içtikten sonra rahatlığını göstermek ister gibi sandalyeye iyice yaslandı. Ellerini masanın üstünde birbirine kenetledi.

“ Demek insanların gözlerindeki hüzünleri okumak gibi bir yeteneğiniz var. Bu ne büyük bir Allah vergisidir! Dedi genç adam. Kadını küçümseyen bir bakış atmaktan da geri durmadı. Kadın bu bakıştaki ifadenin ne anlama geldiğini biliyor olmasına rağmen yüzüne bir gülümseme çizmeyi ihmal etmedi.
“Eh evet öyle de diyebiliriz aslında. Bu arada isminizi öğrenmem de bir sakınca var mı?Konuştuğum kişinin ismini bilmek isterim”dedi genç adama bakışları sabitleşen kadın.

Aman Allah’ım bir de bu kadınla uğraşamam dedi genç adam içinden. Belki ismimi söylersem kurtulurum. Aslında o kadar da can sıkıcı bir yanı yok ama eşime ihanet ediyor gibi hissediyorum kendimi. Neden kahveyi kabul etmiştim ki? Ama kabul etmemekte kabalık olurdu. Ne yapacağımı bilemez bir durumdayım. Yüzük parmağında bulunan ve 2 yıldır da orada bulunmakta olan alyansa baktı genç adam. Bakışlarını alyanstan ayırmadan;
“Adım Erdinç hanımefendi.”

“Erdinç bey tanıştığıma memnun oldum. Ve korkmanıza gerek yok. Sizi ayartmak gibi bir niyetim yok. Bu masaya yanaşırken gözlerinizdeki hüznü gördüğüm gibi yüzük parmağınızdaki alyanstan gelen parıltıdan... Ve anladığım kadarıyla yeni evlenmişsiniz.”

Bu sözler ansızın karşı taraftan gelince. Pek anlam veremedi.
“Bunu nasıl anladınız ki? Sanırım bu konuda da bazı Allah vergisi özellikleriniz varmış”
“Yoo. Tam aksine böyle bir özelliğim bulunmamakta. Parmağınızdaki alyans yeterince bunun açıklamasını yapıyor zaten. Rengi çok canlı ve ışıl ışıl parlamakta. Bu da sizin yeni evlendiğiniz anlamına gelmez mi?”
“ haklısınız aslında. Böylesi bir tahminde bulunmak için bu küçük kıstasların işe yaracağını hiç aklıma getirmemiştim doğrusu.”

“Evet Erdinç Bey,şimdi söyleyin bakalım neden buradasınız?”Erdinç kısa bir tereddütten sonra..

“ Uzun zamandır içimdeki kayıp bir parçayı arıyorum. Bir türlü bulmak nasip olmadı. Ve bu arayıştan da bir türlü vazgeçmedim. Ancak bir arpa boyu bile yol alamadım. Ve bu da benim sonumu buraya kadar getirdi. O yüzden içmeye başladım. Arayışıma devam ederken bulamayınca kendimi buralarda bulmama sebep olan kaybımı öğrenseniz belkide gülüp geçeceksiniz. Ancak bu benim için paha biçilemez değerdeki bir hazineyle eş değerde.”

“Yanılıyorsunuz. Aradığınıza asla gülmem. Bir insan boş arayışlar içine girmez. Arkasında muhakkak geçerli bir sebebi vardır.”

“Fakat henüz size ne aradığımı bile söylememişken böyle düşünmeniz doğal olabilir. Daha sonrası böyle düşünmeyeceksiniz.”

“İçinizdeki kayıp notayı arıyorsunuz.”

Erdinç,kadının ermiş olabilme düşüncesine iyice inanmaya başladı. Ürkek bir tavırla;

“ Bunu nasıl bilebildiğinizi bilmiyorum. Fakat bu gerçekten doğru. İnanması çok zor ama bu doğru. Bunu nasıl yapabiliyorsunuz. Yani ben söylemeden bunu nasıl bilebildiğinizi merak ediyorum açıkçası.”

“Nasıl bildiğimin pek önemi yok aslında. Bazı şeyler görüldüğü kadar zor değildir. Ya da sandığınız gibi görülmez değildir. Su yüzünde olan bir şeyi kimi zaman yanılsamayla suyun dibinde görünümü kazanır. Fakat yakından ve pür dikkatle görmek için çabalarsanız aslında dipte görünenin suyun yüzünde ve elinize alabileceğiniz bir yakınlıkta olduğunu göreceksiniz. Ben sadece suyun dibinde görünen yanılsamaya aldırmıyorum hepsi o.

” Hayat felsefeniz gerçekten kuvvetli temellere dayanıyor. Sizce benim aramakta olduğum suyun yanılsamasında mı yoksa gerçekten dibinde mi?”

“Bunu ben bilemem. Bu göreceli bir şeydir. Mesela daha az önce ben sizin için bir yabancıydım. Fakat şu dakikalar içerisinde uzun zamandır konuşan iki dost gibiyiz. Bana gerçekten inanacak mısınız?”

“Bir notayı aradığımı bildiğinize göre neden size inanmayayım ki?”

“Pekala öyleyse. Aradığınız çok uzaklarda değil. Çok yakınınızda lakin; yanılsamaya o kadar odaklanmışsınız ki bu gerçeği göremiyorsunuz bile.”

“Yakınımda olan şeyi neden uzaklarda arıyorum o zaman. Nasıl bulacağım onu. Nasıl?”

Erdinç, kadının varlığından bi haber kendi derdine düşmüştü tekrardan. Nereden nasıl bulacağım da tamamlayacağım diye derin sorgulamalara çekmişti kendisini.

“ O eksiklik ailenize. Eğer o eksiklik tamamlanırsa bilin ki aradığınız notayı da bulacaksınız.”

Bu konuşmalar zamanın çarkında bir bir dönerken,acı bir telefon bu konuşmayı bir bıçak edasıyla kesti. Çalan telefon Erdinç’e aitti. Ekranda karım ibaresini görünce neye uğradığını şaşırdı. Genç bayana baktı. Ve bir kez daha telefona bakışlarını kaydırdı. Kadınların gerçekten de 6. Hissi kuvvetli miydi? Nasıl anlamıştı bir başka bayanla konuştuğunu.Hayır canım nereden bilebilir ki! Belki bir şeye ihtiyaç vardı bu yüzden aramıştı. Ama saat gecenin yarısını da geçmiş sabahı buluyordu. Bu saatte ne isteyebilirdi ki? Elinde hala çalıyor olan telefona bir süre daha baktıktan sonra açtı.

“Efendim aşkım.”
“Merhaba beyefendi. Sanırım Elif Hanım’ın eşi olmalısınız. Telefonda öyle kayıtlısınız. Eşinizin doğum sancıları tuttuğu için acilen gerekli tedbirlerin alınması için hastanemize getirildi. Acilen gelmeniz gerekmektedir. “

Bunun üzerine şok geçiren bir ifadeyle telefonunu kapatıp kadına öylece bakar Erdinç. İçi içine sığmaz aslında ama bir yerden de karısının yanında olamamaktan dolayı çok kızmaktadır kendisine.

“Neden öyle durmaktasınız?. Bu değerli,önemli ve bir o kadar da zor olan bu günde eşinizin yanında olmanız gerekmez mi?”
“Nasıl? Bunu nereden anladınız lütfen!”

“Ah yapmayın ama Erdinç bey. Telefonun sesini duymayan kalmadı. Dediğim gibi sudaki yanılsamadan artık gözlerinizi ayırın. Gerçeklere bakın ki önünüzde yeni bir gelecek açılsın.”

Genç adam hastaneye gider. Eşinin kucağındaki kundaktaki hareketlenmeyi görünce kapının eşiğinde öylece kalakalır. Mutluluk,sevinç,şaşkınlık hepsi birleşmiştir. Duygular seli gözlerinden bir inci misali yağmaktadır. Kadın,eşini kapının eşiğinde duraksadığını görünce;hangi duygular içinde olduğunu anlamıştır.

“Babası kızını sevmeyecek mi?”Elif ,eşini yanı başına çekmek için bundan başka söyleyecek söz bulamamıştır.
“Ben ben benim bir kızım mı oooldu şimdi?”

“Ah evet öyle kızın oldu ama bu kapının eşiğinde nöbet tutmanı gerektirmez ki aşkım. Kızımız daha küçük merak etme en az 20 senesi var o kapı eşiğinden birisinin gelmesi için”

Elif bu sözlerin ardından gülümsemeyle karşılık verdi eşine ve gelmesini söyledi. Erdinç bu daveti geri çevirmedi , eşinin ve bir kaç saatlik kızının yanı başına geldi. Gözleri yumuk yumuktu,elleriyse hayatı çoktan avuçlarımın içine aldım bırakmayacağım dercesine mini bir yumruk halindeydi. Pembe kundağa sarmışlardı küçük kar beyazı bedenini. O esnada ismi bile olmayan küçük bebekten bir mırıltı çıktı. Genç adam bu sesi mi notasında ki dokunuşlara benzetti. Aynı mırıltı bir kaç kez daha çıktı. Ve adam kararını vermişti. Onca uğraşın getirisi bir hiçken, yeni doğmuş hayattaydı tüm kayıpların varlığı.

“Erdinç artık kızımıza bir isim bulmamız gerek. Yoksa onu bir ömür boyu isimsiz mi çağıracağız. Erdinç sana diyorum. Erdinç! Sen beni duymuyor musun Allah aşkına?”

Transa geçmiş gibiydi Erdinç. Kayıp notayı bulmuş artık bestesi tüm ihtişamıyla son bulabilirdi.

“Efendim aşkım duymadım. Ne söylemiştin az önce?”

“Erdinç, kızımıza bir isim bulalım diyorum. Aklından geçen bir isim var mı? Kızın olunca bir an suskunluğa ve derin düşüncelere gömüldün. Sorun ne?”

“Beste.. Bestee.. Elif’im kızımızın ismi Beste olacak. O da babası gibi besteler,sözler yazacak. Aradığım kayıp notam Beste’m benim kızım..”diyerek uyuyan bebeğe sarıldı genç adam. Mutluluk gözlerinden okunuyordu. Baba olmanın mutluluğu ve kayıp notasına kavuşmanın verdiği sevinç..

Göçebe


Bir dostun sayfasında kalan yazılarımdan~

4 yorum:

  1. Ben de kadının neden öyle bir anda gelip adama dair her konuya dahil olduğunu anlamadım şaşırtıcı buldum; ama içmediği sigarayı kül etmelerine izin vermemesi detayı çok güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O günlerde nasıl bir düşünceyle yazmışım ben bile anlamıyorum.Hayatımızı mahvetmelerine biz izin veriyoruz aslında. Belki biraz daha temkinli olsak hayatımız bu denli sorunlarla örülü olmayacaktı.

      Arkadaşımın sayfası güncellemeden dolayı kapalıydı. Ulaşınca kendi sayfamda yayımlamak daha doğru olur diye düşündüm. Benim elimden çıkmış ama elimde olmayan nice yazı var acaba?

      Sil
  2. Ben mi görmüyorum gözden kaçırıyorum yoksa bu kız yazmıyor mu diye merak ettim, yazmıyormuş bu kız:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki blog için de yazmayı bir süreliğine bırakmak zorunda kaldım. Bilgisayarım arızalı ve telefondan zor oluyor. Bazı gelişmelerden ötürü de aksayacak gibi :)

      Sil