Dört duvarın boğuculuğu, buza teslim olmuş karanlık sokaklar..
Nefesim havayla temas ederken gökyüzünden inmiş bir bulut gibi çevremi sarıyor. Eksi yedi derece olarak gösterilen hava tahmin raporuna rağmen, bin kat daha soğuk işliyor etten örülmüş zırha. Mavi montun yirmi dakikadan sonra pek de ısıtmadığını düşünmeye başlıyorum. Soğuk öyle bir işliyor ki sanki minik haşerelerin taarruzu gibi küçük küçük ısırıklar alıyor bedenimden.
Sorunlarla baş edemediğiniz zaman uykuya dalma eğilimi baş gösterir kimi zaman.. Uzmanlar ise bunun yerine kısa yürüyüşlerin işleri biraz olsun rayına koyduğundan yana.. Bunun üzerine o değerli vakitlerini harcadıkların olsa gerek denek olarak atıyorum arada kendimi gecenin koynuna. Gündüz yürüyüşleri pek sarmıyor nedense..
Mezarlıktan geçiyorum. Ayakkabının altında ezilen buz sesleri sokakta yankılanıyor. Bazı evlerin loş ışıkları yanıyor ve bir evin penceresinden hayaliyle dans eden bir siluete takılıyorum. Hayaliyle mutluluğu aynı anda bulabilmek her insanoğlunun kapısını çalmıyor.
Soğuğa direncim gittikçe düşüyor. Termometreler kaç dereceyi gösterirse göstersin, sanki bacaklarım bedenimden feragat etmiş gibi. Gelişigüzel ilerliyoruz sessizliği mesken tutmuş sokaklarda. Keşke sprey boya yazısı furyasına dahil edebilseydim kendimi. Tamamlanmamış yazıların boynu bükük kalışları incitiyor beni. "sadece susma hakkımı .............." yazının devamını bilişsel yeterliliklerimiz doğrultusunda tamamlamamız gerekli.
Telefon çalıyor ama açmaya niyetim yok. Gecenin belirsizliğini izlemek fazlasıyla mutlu ediyorken bunu bozmaya gerek yok. Soğuktan ciğerlerim ve burnum şikayetçi olsalar da eve gidince alacakları ödüle odaklanmalarını diliyorum.
Giriş kapısının anahtarını kapıda zorlarken her defasında kırılacak diye düşünüyorum. Ama ne hikmetse zorluğu göğüs geren kahramanlar misali sürekli dimdik ayakta. Tek zoru bana sanki. Asansördeki aynada kendimi görüyorum ya gülmemek için zor tutuyorum kendimi. Yeni sönmüş kireci andıran yüzüm ve kırmızı eriğe dönmüş burnum. Soğuk havanın makyaj efektleri...
Su ısıtıcısını çalıştırdığımda evi karanlığa boğdum. Kısa devreden dolayı şalterler attı, bunu da ucuz atlattık. Suyu koca tencerelerde ısıtmak zorunda kalmak ne büyük bir jest. Kendime bir yılbaşı hediyesi almaya karar verdim. Biri yoldaymış. Cebren ve hileyle kargoya verilmesini sağladım ya hiç pişman değilim. İkinci hediye adı lazım değil su ısıtıcı ya da kettle her ne deniyorsa. Bu ay sonları daima bir masraf çıkar zaten. Murphy kanunu bu!
inci~göçebe
Bu bir felaket olmalı :) neyse ki 2018'i uğurluyorsunuz. Korku, dram, aksiyon hepsini bir yazıda okudum teşekkürler
YanıtlaSil2019'da felaketlerden uzak bir hayat temennisi ile :)
SilHayaliyle mutluluğu aynı anda bulmak nasip olmuyor insana. Olsa yaşamın da sürprizi kalmayacak sanki:)
YanıtlaSilNeyse ki hayat sürpriz yapmayı çok seviyor :)
Silİyi yıllar, çok güzel bir anlatımla güzel bir yazı çıkmış ortaya <3
YanıtlaSilmutlu yıllar :)
SilSoğuk havanın makyaj efektlerini Ankara'da yaşayan çok iyi bilir :) Kıpkırmızı yanaklar, kıpkırmızı burun... :) Harika bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık :)
YanıtlaSilAnkarayı özledim ama soğuğunu değil.. :)
SilMerhabalar sizi yeni keşif ettim.Blogunuzu takip ve izlemeye aldım.Uygun zamanda bana da beklerim.(tariflimutfak-sibelinyemekleri).Başarılar dilerim.
YanıtlaSilteşekkür ederim Sibel hanım :)
Silİşler hiç iyi gitmemiş...
YanıtlaSildüzeltim sayılır :)
Silhihi çok iyiydi bu. o kadar soğuk oluyor ha. gece mezarlık mı sölemesi kolay tabii :) mörfi evet yaaa :) çok sık yazıyorsun bugünlerde :) soğuktan evde oturduğun için demekkisi hihihi :)
YanıtlaSilsoğuk hava ev kuşu yaptı, doğrudur :)
SilŞarkı pek tarzım değil ama etkileyici bir içerik olmuş başarılar dilerim :)
YanıtlaSilteşekkürler :)
SilGerçekten Murphy görevdeymiş yine, aksilikler... Çok güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilÜst üste gelmekten geri kalmıyorlar..
Sil