yukarı çıkalım mı?

23 Nisan 2015 Perşembe

Sonu Gelmeyen Hikayelerin Başkahramanı

Sonu gelmeyen hikayelerin başkahramanı.



Şimdi sen uzaklarda, soğuk bir memleketin kucağında üç kupa kahve tüketmiş ve umursamazlıkla bir günü daha bitirmiş olmalısın. O cool erkek bakışlarınla başka başka  mekana girip, demlenmeyi ve iç gıcıklayıcı müziklerine teslim alışkanlığını devam ettirdiğinden de o kadar eminim ki! Annenin alaca geyiklerden çaldığı bilye tanesi kadar küçük gözlerinle yine hangi günahını temizlemeyi düşünüyorsun kim bilir?  Kısa bir ara ..


Takvim ve zaman sana çok yabancı gelecek iki kavram olmalı ki geriye dönüp açık kalmış pencereyi kapamayı unutmuşsun. Ve pencereden içeri süzülen soğuk hava beni nedense hala etkilemiş değil. Hasta olmadım. Olmaya da niyetli görünmüyorum. Unutulmaya yüz tutan anıların arasında karışma olasılığın ne derece? Matematikte benden iyiydin değil mi? Hadi ama! Küçük bir tahminde bulunursan seni özgürlüğüne kavuşturacağım. Sahi, seni hapsettiğimi söylememiştim değil mi? Bu aralar çok şeyi söylemez oldum. Söylediklerim arasında söylenmezlerim de kaçacak diye ödüm kopuyor ki susuşumun temel sebebi budur. Korkularım.. 

Mabel dinliyorum sık sık. Ki sen Mabel'i hiç sevmezdin. Ama klasikleşmiş kıskanç ve çirkef erkekler gibi onu ötekileştirip çirkinleştirmezdin. Sesi sana göre biraz tuhaftı hepsi o.. İtiraf etmeliyim ki kıskanılmak hem de ulaşamadığım birine duyulan kıskançlık zevkten dört köşe ederdi beni. Oysa ben tek köşede kalmayı yeğlerdim, Senin ebe olduğun köşede..

Dün bir köpek edindim. Adını sana daha önce söylemiş olmam lazım. Adını telaffuz ederken epey zorluk çekiyorum. Sarı, altın gibi tüyleri olan, kocaman ve ıslak burunlu şirin mi şirin bir şey. Hani şirinliğin somut halini göster deseler kucağıma alır " İşte bak bu şirinliğin dibinin sıyrılmış hali Bisküvi!" İsim verme konusunda iyi değilim. Çok mu belli oluyor ne? Keşke dediklerim gerçek olabilseydi. Bilirsin, yalan söylemeyi sevmem. Zaten söylemeyi de beceremem. Ama sen söylersin değil mi? Hem de büyük bir ustalıkla. Sahi, başka yalanların da oldu mu? Cidden bak kızmayacağım. söz veriyorum ve ellerimi ve ayaklarımı işte şuracıkta sabit tutuyorum. Hayır hayır ağlamıyorum ki ben. Gözüme biraz toz da kaçmadı. Soğan doğradım az önce de şey yani ondan dolayı. Yoksa duygusallık kim ben kim değil mi? Sakarlık mı? Yok canım sakarlık yapmadım, parmaklarım çok uzun ya(!) az biraz ucundan aldım. Çayları koyarken sen anlat. Anlat ki çaylar hep sıcak kalsın. 

İnci.

4 yorum:

  1. Seni okumayı çok özlemişim. İçten, hüzünlü; güzel bir yazı yine. Kalemine sağlık İnci kız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okunacak pek bir şeyi yok aslında ama sen yine de bardağın dolu tarafından görürsün yazdıklarımı.. yaza doğru eski günlerime geri dönerim belki. Ben de seni özledim. Bloguna bakamaz oldum diyeceğim de kendi bloguma da küstüm bu aralar. Issızlaştı iyice..

      Sil
  2. çayın yanına nacizane;
    https://www.youtube.com/watch?v=3Fs6O4GWynA

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O nasıl bir giriştir öyle, hayran kalmamak elde değil. Çok teşekkür ederim. Sanırım en olmadık zamanlarda en olmadık müzikleri dinlemek daha bir iyi geliyor :)

      Sil