Yağmur utanırcasına, ağlarcasına yağıyordu. Uzun bir aradan
sonra özlem giderir gibiydi. Sokak lambaların üstüne, alel acele evine kaçmak
isteyen insanların omuzlarına çekimser bir çocuk misali usulca konuyordu. Tek
gidişlik bir bilet almış yolcuydu..
Gökyüzünden enfes bir törenle iniyor ve geri gidemiyordu. Bundan mütevellit gittikçe hırçınlaşıyor,
acımasız bir ritim yükseliyordu gökyüzüne. Sezilemeyen, duyulamayan, anlamlandırılamayan
bir çığlıktan farksızdı. Bir şeyin
değişmeyeceğinden emindi ama yine de geri adım atmıyordu. Kendisine bile
söylemekten çekindiği bir umudu vardı ve bu her şeye değerdi.
Giderek hızlanıyordu yağmur zerrecikleri. Sokaktaki insanlar
yanı sıra bitkiler ve hayvanlar da gerekenden fazla nasibini almışlardı. Bazı
sokak kedileri çareyi çöp konteynırlarına sığınmakta buldu, kimileri ise balkon
altlarına kaçıştı. En şanssız takım ise bitkilerdi elbet. Bulundukları saksının
içinde yağmurun durmasını, durmayacaksa bile daha insaflı yağmasını umut
etmekle geçirdiler. Elinde bulundurduğu güç hoşuna gider hale gelmişti
yağmurun. Çekimser çocuk yerini şımarık
yağmura bırakmıştı bile..
Sonra bir rüzgar esti denizden. Yağmurun korosuna eşlik etti
ve daha güzel ritimler duyulur oldu. Rüzgar arada falso veriyordu. Buna rağmen güzel
bir ikiliydiler. Sonra ne olduysa o anda
olmuş ve elektrik gitmişti. İnsanlar
karanlıkta kalakalmışlardı. Hafif bir huzursuzluk oldu önce. Sonra küçük mumlar
yandı, ardından çaylar kahveler sürüldü
bardaklara. Sıcak muhabbetlere daldı insanoğlu. Teknolojiyi bir kenara attı ..
Unutulmaya yüz tutan geçmişlerine ayna oldular kendilerini resmettiler, anılarını
sundular gümüş tepside. Çocukluklarına gittiler. Saf çıkarcı mutluluklarını
sarı mum ışığında tekrar tazelediler. Bir çikolatanın lezzetini ayrıştırdılar
damaklarında, bir kez daha mutlu oldular. Sevdikleri insanların yüzlerinde
doyumsuz mutlululuğu gördükleri için, yalnız olmadıkları için.
Misafirlikten dönen yaşlı bir kadın gayriihtiyari bir
şekilde şemsiyesini açma gereksinimi duydu. Oysa yağmur çoktan durmuştu. Etrafına
bakındı yaşlı kadın. Bir ressamın paleti değmiş gibi rengarenkti sokak. Hafif
bir toprak kokusu sarmıştı etrafı. Yer yer su birikintileri ile çamur göletleri oluşmuştu. Birkaç sarı yaprak da arnavut kaldırım
arasındaki boşluktan kayıp gidiyordu. Gökyüzü pırıl pırıl yıldızlarla
bezeliydi. Hafif bir tebessümle şemsiyesini kapattı yaşlı kadın. Küçük ama emin
adımlarıyla evine gitmek üzere yola koyuldu.
Göçebe~
Yazınız çok güzel ve çok başarılı... Devam yazılarınızı bekliyoruz :)
YanıtlaSilİyi ki seni tanıdım benim küçük yazarım. İlhamın o yağmur taneleri kadar çok cesaretin de o yağmurun hırçın ama karşı konulamayacak şiddeti gibi olsun seni seviyorum...
YanıtlaSilSen okunması gereken bir kitapsın İnci... Daha çok yaz...
YanıtlaSilO senin güzel görüşünden Kahve Yanı'm . Çok sağ ol :)
SilBu yaza doğru biraz hareketlenme olur umarım. :)