yukarı çıkalım mı?

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Gözlerim Acıyor



Çınar ağacının gölgesinde kalan kırağılar henüz erimemiş, olağan ihtişamlarıyla bembeyaz parlıyordu. Buğulanmış pencerenin yanı başında, kırmızı ruj izi olan kahve kupası. Dünden kalmış olmalı. Alelacele yapıştırılmış duvar kağıtları bir şekilde Edvard Munch’un çakma çığlık tablosuyla iç güveysinden hallice. Aşağı kattan kahvaltı hazırlığının inleyen tıkırtıları yükselirken cenin pozisyonunda uykuyu seçmek daha akıl karı, henüz çok erken. Yine de açıyorum gözlerimi ufukta parıldamaya can atan güneşi zar zor görüyorum. Küçük kırmızı bir top misali seke seke göğü avuçlarken güneşin batışı kadar romantik değil. Ama gözlerim, gözlerim çok acıyor. Öylece kapatıyorum ufku.