yukarı çıkalım mı?

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Ağlayan Palyaço




Karanlığımızı, , güçsüzlüklerimi saklamayı ne çok severiz ..Bizi biz yapan onlar değilmiş gibi sürekli kaçarız onlardan, gizleme gereği duyarız. Ve bunu en iyi maskelerin, boyalı yüzlerin ardına saklanarak yaparız.


Maskeyi en iyi kullanan ve bunu kendine meslek edinmiş insanlar da vardır. Bu boyalı yüzlere ise gördüğümüz yerde palyaço deyip geçeriz. Kuliste ayrı, sahnede ayrı, karanfil sokağın başucunda beklerden ayrı.. Yaşamı ve mesleği birbirinden zıt iki kutuplara ayrılmış, parçalanmış ve bozulmaya yüz tutmuş boyalarının arasında saklanan palyaço. Aynanın karşısında oturmuş kurumuş beyaz boyasına bir damla su katarak kıvamını eski haline getirmeye çalışırken, yan masadaki sihirbaza ilişiyor gözü. Önünde sayılamayacak kadar kozmetik ürünleri.. Kendi önünde duran ve yıllardır yanından ayırmadığı yardımcılarına kayıyor sonra gözü. Derin bir iç çekip, gülüşmeler ve kahkahalar arasında kıvamını biraz da olsa iyileştirebildiği beyaz boyasını itina ile yüzüne sürmeye başlıyor. Siyah renk hayatın içinden çıkmışcasına inatla ilk günkü gibi renk vermeye devam ediyor oluşuna hayret etmesine rağmen onu uğraştırmadığı ve kolayca sürebildiği için gıkını çıkarmıyor palyaço. Ve kırmızı.. Ne tutku dolu bir renktir ki bir gül misali solar rengi. Bir daha kırmızıyı sevmeyecektir Palyaço.. Turuncu, pembe, mor eski bir peruk. Ve sahne zamanı.


Yüzündeki hüznü birkaç fırça darbesiyle silen ve yerini zoraki bir gülümseye bırakan palyaço, sahnede asla mutsuz değildir. Asla ve asla mutsuz göremezsiniz onu ve her an bir güldürü her an bir sinsilik peşinde.. Kah arkadaşını yerle yeksan eder kah papatyalarının arasından su boca ediverir en afilisinden. Öyle güzel yapar ki işini, gören mutluluktan uçacak sanır. Devasa kırmızı pabuçlarının bir hamle ile birbirine vurdururken sanki havada bir dakika asılı kalıyormuş gibidir. Çocukların “bir daha… bir daha!” çığlıkları arasında kaç defa sıçrayıp pabuçlarını birbirine vurdurduğunu saymamıştır. O an ne olduysa birden kendini yerde buluverdi palyaço. Kahkahalar ve aşağılanmanın harmanlandığı bu gürültüye daha fazla dayanamadı palyaço. Herkes gülüyordu ve eğleniyordu. Oysa palyaço ilk defa sahnesinde ağlıyordu. Bir tuvale yetecek kadar, bardaktan boşanırcasına boya akıyordu.

-Eski yazılarımdan.. Bir yere sıkışmış, ütüsü bile bozulmadan nasıl kalabilmiş hayret :)-


İnci D.


11 yorum:

  1. Sahi ütüsü hiç bozulmamış... Taptaze ve hala türlü hallerimize uygun :)
    Eline sağlık canım... İyi ki bulmuşsun yazını.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir kitabın arasında unutulmuş olarak bulunca nasıl mutlu oldum. Çok teşekkür ederim Kahve Yanı'm :))

      Sil
  2. İnci'm HOŞGELDİN! Aramıza dönmene çok sevindiğimi söyleyeyim diliyorum bugünkü sınav da girdiğin son sınav olsun. Tekrar böyle güzel yazılar yaz!!! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş bulduk Madam Dileçe :D
      İnşallah son sınav olur diyorum ben de. Yıldım sınavlardan :/

      Sil
  3. ne çok benziyor bizlere değil mi..
    doğum günümde yazmışsın, sanki o yazının içinde bi yere sıkışıp kalmışım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğum günün olduğunu bilseydim başka şey yazardım :)
      benzemekten ziyade kanlı canlı gerçeğimiz diye düşünüyorum :)

      Sil
    2. ne çok şeye geç kalır olduk değil mi? (ehehe)

      Sil
  4. ne hoş ne güzel yazılmış. iyik bulmuş bizimle paylaşmışsısınız :)

    YanıtlaSil
  5. blogun çok huzur verici

    YanıtlaSil